MÜSLÜMAN OLARAK ÖLMEK
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.”(AL-İ İMRAN-102)
“Ey Muhammed! De ki: Namazım da, diğer ibadetlerim de, hayatım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)
رَبِّ قَدْ اٰتَيْتَن۪ي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَن۪ي مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِۚ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّ۪ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ تَوَفَّن۪ي مُسْلِمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَ
yusuf-101:”“Ey rabbim! Bana iktidar verdin ve bana rüyaların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada da âhirette de beni yönetip himaye eden sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni iyi kulların arasına kat!”
- EBUBEKİR BU AYETİ OKYARAK ÖLÜYOR..
TAVAF YAPARKEN;
TAVAF DA HEP BU DUAYI OKUYOR! BİR ARKADAŞIM İYİ BİR MÜSLÜMANDI AMA SON NEFESİNDE İNKAR EDEREK ÖLDÜ! BEN O GÜNDEN BERİ BU DUAYI HEP YAPIYORUM.
HADİS-İ ŞERİF;
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” (bk. Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332, 7/375, 8/431)
ABDULLAH İbn Ömer (r.A):
Rasulullah aleyhisselam omzumdan tuttu ve: ‘Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol’ buyurdu (Buhari). Rasulullah aleyhisselam onlara hayatın nasıl yaşanması gerektiğini öğretmişti. Bir garib veya bir yolcu gibi. Bir garibin veya bir yolcunun hayattan beklentisi ne olabilir ki? Garibin kimi kimsesi, hayata bağlayan bir şeyi yoktur. O sürekli aslî vatandan ayrılığın hasretiyle yaşar ve bir an önce vatanına, yurduna yuvasına kavuşmayı arzu eder. Yolcu yolunda gerek, bir an önce menzili maksuduna erişmek ister. Oraya da eli boş gidilmez. Aslî vatana dönüşü, hayırlı bir şekilde kazanmış olarak olmalıdır.
İMANLA ÖLMENİN ŞARTLARI
Bu sebeple mü’min;
Ömrü boyunca dâimâ havf ve recâ, yani korku ve ümit duyguları arasında kalben teyakkuz hâlinde bulunmalıdır.
“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (el-Hicr, 99) âyet-i kerîmesinin sırrına ermeye çalışmalıdır.
Hayatını her nefes Kitap ve Sünnet’i yaşama gayreti içinde geçirmeli ve Yusuf -aleyhisselâm-ʼın; “…(Ey Rabbim!) Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!” (Yûsuf, 101) niyâzını gönlünden ve dilinden düşürmemelidir.
Bu fânî imtihan âleminde alınacak en mühim diplomanın; son nefeste alınan îman şehâdetnâmesi olduğunu unutmamalıdır.
Son nefese kadar kalbî teyakkuzla kulluğun lüzûmunu îzah sadedinde, şu misal ne kadar ibretlidir:
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri’nin genç yaşta beli bükülmüştü. Sebebini soranlara şöyle derdi:
“–Kendisinden ilim tahsil ettiğim bir hocam vardı. Vefâtı esnâsında ona telkinde bulunduğum hâlde bir türlü kelîme-i tevhîdi söyleyemedi. İşte bu hâli görmek, benim belimi büktü.”
HULSASI;
Müslüman olun…
Müslüman kalın…
Ve Müslüman olarak ölün…
*
Olmak zor…
Kalmak çok zor…
Öylece ölmek çok daha zor…
*
Allah’ım! Bizlerden yardımını esirgeme…
Bizler bu bahsi Hazret-i Ebûbekir radıyallâhu anh’ın şu samimî niyâzıyla nihâyetlendirelim:
“Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun!” Âmîn!..