Menü Kapat

NEFSİN MERTEBELERİ-SAFİYE(KÂMİLE)

1-Nefsi Emare: Devamlı kötü işler emreden nefis demektir.

2-Nefsi Levvame: Kendini kınayan, kötüleyen, azarlayan nefis demektir.

3-Nefsi Mülhime: İlham, feyiz ve keşfe ulaşan ve hayırda kalbe yoldaş olan nefis demektir.

4-Nefsi Mutmainne: Huzur bulmuş, sakin olmuş, rahatlamış, ıstırabı dinmiş, şek ve şüphesi gitmiş nefis demektir.

5-NEFS-İ RADİYE: Allah’tan razı olan, O’ndan gayri her şeyi gözünden silip atan ve sadece Rabbi’ne nazar eden nefis demektir.

6- NEFSİ MARDİYYE: Yüce Allah’ın kendisinden razı olduğu nefistir.

  1. Nefs-i Safiye (Kâmile)

Seyr-u sülûkün son evresini oluşturan ve Kur’an’da;

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖ

“Nefs’ini temizleyen kurtuluşa ermiştir” [Şems-9] âyetiyle kendisine işaret edilen Nefs-i Kâmile, tam olgunluğa eren Nefs’tir.

İDRAK AYETİ:

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰىۙ

“Nefsini temizleyen kurtuluşa (felaha) erdi” Yani; “[Bu dünyada] arınmayı başaran ise, [öteki dünyada] mutluluğa ulaşır.” (Ala-14)

Bir hadîs-i şerifinde akıllı kişilerin halini şöyle buyuruyor: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışandır. Zavallı kişi ise, nefsinin her türlü arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.” [Tirmizi]

Kâmil, olgun, tertemiz, sâfi nefs demektir. Bu makamdaki nefs sahipleri, Allah Teâlâ’nın en seçkin, en has kullarıdır. Onlar, ilahi aşkı ve edebi en üst düzeyde temsil eden kutup insanlardır. Onlar, Allah’ın yeryüzündeki delili ve gerçek peygamber varisidirler. Halkı irşad ile görevlidirler. Bütün güzel ahlakları bünyelerinde toplamışlardır.

Bir kulun erişebileceği en yüksek nefis mertebesidir. Bu mertebeye İnsan-ı Kamil de denir. Çalışmakla elde edilemeyecek bu mertebeye peygamberler sahiptir. Bütün mârifet sırlarının tahsîl edildiği ve ancak Cenâb-ı Hak tarafından vehbî olarak lutfedilen bir makamdır; Hak vergisidir, sırf çalışmakla elde edilmez. Kader sırrına mebnî, ilâhî bir ihsandır.

Nefs-i kâmileye erişenlere umûmiyetle irşad hizmeti tevdî edildiğinden bu makâma aynı zamanda “İrşad Makâmı” da denilir. Cenâb-ı Hak, bu makamdakilerin hâl ve davranışlarındaki mükemmellikle, insanları gafletten îkaz edici bir tesir halkeder. Böyle zâtlar, bir fâsık ile görüşseler, o fâsığın hâlini anlar, kalbî hastalıklarının ilâcını, hâl lisânıyla kendilerine bildirirler. Fâsık, eğer kalbi mühürlenmemişse insafa gelir ve pişmanlıkla gafletten uyanır.

TEVHİD ZİKRİ: Lâ havle vela kuvvete illa billah; lâ ilahe illallah

(Allah’dan başka kuvvet, kudret sahibi yoktur) (Kuvvet, kudret ancak Allah’ladır)

ZİKRİ: Kahhar Kahhar Ya Kahhar (Kudretinin karşısında her şeyi aciz bırakan, kullarını, her mevcudu hakimiyet ve kudretle galebe eden ve onları isteselerde istemeselerde istediği yöne yönelten ve onları yöneten. Her şeyi hükmüne itaat ettirebilen, Hakk edenleri kahrederek zelil ve perişan hale götüren.)

YAŞANTISI:      Nefs-i safiyenin belirgin sıfatı, beşeri varlığından tamamen soyunmuş olmasıdır. Ahlakı yokluktur, hiçliktir, yorumsuzluktur. Özelliği renksizlik, kayıtsızlıktır, dünyaya ve içindekilere Hakk ettiği kadar değer vermektir. Kendini gerçek hüviyeti ile bir başka manada, bir başka alemde bulmasıdır. Geçici dünya şartlarından kurtulup ebedi aleme intibak etmenin başlangıcıdır. Kişi dilerse seyrini bunada bırakabilir, fakat daha ilerisini isterse çalışmalarını sürdürmesi gerekir. Rengi renksizliktir.

“Ben kulumu sevdiğim zaman, onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli olurum” hadisinin sırrına ermiştir. Ölümle kalkacak perdelerin arkasını görerek daha dünyada iken ahireti idrak etmiştir. Hz. Ali (kv) bu makamda “Perde kalksaydı, yakînım artmazdı” buyurmuşlardır.

Safiye nefs mertebesi Allah ile kulu arasındaki esrar makamıdır. Tadmayan bilmez, vasıl olan ancak gerektiği kadarını söyleyebilir.

Nefs-i safiye sahipleri ayrıca şu vasıfları da taşır:

  1. Onlar Hakk’ın kulu, kölesidir. İyi bilirler ki Mevla dilerse tutar, dilerse atar; dilerse muhafaza eder, dilerse etmez
  2. Bir damla rahmeti ilahiyeye muhtaç olduklarını bilirler. Aczlerini, fakrlarını bilirler.
  3. Bildirilmedikçe, bildirilmeyen hiçbir şeyin bilinemeyeceğini bilirler.
  4. Mevla dilerse istediklerini saadet dairesine alır, dilediklerini almaz.
Neyleyim dünyayı,

bana Allah’ım gerek

Gerekmez masivayı,

bana Allah’ım gerek

 

Ehl-i dünya dünyada,

ehl-i ukba ukbada

Her biri bir sevdada,

bana Allah’ım gerek

 

Dertli dermanın ister,

kullar sultanın ister

Aşık cananın ister,

bana Allah’ım gerek

Fani devlet gerekmez,

türlü ziynet gerekmez

Haksız cennet gerekmez,

bana Allah’ım gerek

 

Bülbül güle eder zâr,

pervaneyi yakmış nar

Her kulun bir derdi var,

bana Allah’ım gerek

 

Beyhude hevayı ko,

Hakkı bulagör yahu

Hüda’i-nin sözü bu,

bana Allah’ım gerek

AZİZ MAHMUD HÜDÂYÎ

MEDEDİYA SAHİBEL MEYDAN!

Düştük zalim gurbete 2

Allahım medet medet 2

MUHTACIZ BİZ HİMMETE 2

Allahım medet medet 2

 

HİÇ KİMSEDEN FAYDA YOK

CEFA DERSEN GAYET ÇOK

dilerim kurtulurum

Allahım medet medet

 

Defterim dolu günahım

amelim tekmil günah

sensin kuluna penah

Allahım medet medet

 

Gönüller şadan olur

aşkın coşup arttırır

korkulardan kurtarır

Allahım medet medet

 

Ey canım cananım

âlemlere Sultanım

derdime sen dermanım

Allahım medet medet

 

Bağlı kapı açılır

Hakk batıldan seçilir

gizli sırlar açılır

Allahım medet medet

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir