NEFİS TERBİYESİ
“Kendi arzu ve özlemlerini tanrı edinen ve [bunun üzerine] Allah’ın, [zihninin hidayete kapalı olduğunu] bilerek saptırdığı, kulaklarını ve kalbini mühürlediği ve gözlerinin üzerine bir perde çektiği [insan]ı, hiç düşündün mü? Allah[ın onu terk etmesin]den sonra kim ona doğru yolu gösterebilir? O halde, hiç düşünüp ders çıkarmaz mısınız?” (Casiye-23)
Nefiste şeytanın vesvesesine uyup sürekli Allahın haramlarını ihlal etme eğilimi vardır.Nitekim, Şems Suresi.7-10 ak.”Nefise ve onu düzenleyene yemin olsun ki, önce o nefse Allaha itati ve sonra isyanı öğretene ki, muhakkak Allahın koruyup temizlediği nefis kurtuluş bulmuştur Nefsinin isteklerine uyup isyan edense azmış ve hüsrana uğramıştır” buyrulmuştur.
İnsan nefsindeki kötüye meyil etme veya aklını kullanıp Allaha itat etme dengesi yine Allah tarafından insanın yapısına konmuştur.İnsanda kötüye meyil etme eğilimi olmalıdır ki Allahın emirlerine itaat edip,Allahın hükümlerine uymasının bir anlamı olsun.Nefisin kötülüğü emretmesi imtihanın gereğidir.Çünkü nefisler şeytanın vesvesesi ile kötülüğü şiddetle emretmeseydi,Allahın hükümlerine yasaklarına uymak Allaha itaat etmek bir zorluk gerektirmeyeceği için,dünya hayatındaki imtihanın bir anlamı olmazdı.Kötülük yapabilmek,günah işlemek gibi bir seçeneği,imkanı olmayan insanların, yine başka seçeneği olmadığı için Allahın hükümlerine tabi olmasının ne anlamı olurdu.İnsan nefsinin vesveseleri ile imtihan edilmektedir,
Kaf S.16 ak.”And olsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz, biz ona şah damarından daha yakınız”buyrulmuştur.
Nefisteki şiddetle kötülüğü emretme eğilimi her insanda ve peygamberlerde de mevcuttur.
Yusuf S. 53 ak.”Yusuf dedi kiBen nefsimi temize çıkarmıyorum,çünkü nefis gerçekten şiddetle kötülüğü emreder,ancak Rabbimin koruduğu nefis müstesna” buyrulmuştur.
Yusuf as. bir peygamber olmasına rağmen kendi nefsinde dahi kötülüğü emretme eğilimi olduğunu açıkça bildirmiştir.Yusuf as. durumunu incelemeye devam edersek,
Yusuf S 23-24.ak.”Yusuf’un köle olduğu evdeki hanımı Yusuf’un kendine yakınlaşmasını istedi ve çağrıda bulundu,kadın gerçekten ona niyetlenmiş ve Yusuf’ta ona karşı istek duymuştu.Şayet Yusuf zina konusunda Rabbi’nin yasağını gömemezlikten gelseydi, nefsine uyacaktı.Fakat biz ondan fuhşu gidermek için onu koruduk,çünkü o bizim ihlaslı kullarımızdandı” buyrulmuştur.
Bu olaydan da anlaşılacağı gibi Yusuf as.’in elinde olmadan oluşan ortamda,akıllar tamamen devreden çıkıp,Yusuf’un nefsine yenik düşeceği bir zamanda Rabbinin yasağını hatırlaması ve bunun üzerine Rabbi’nin korumasının gelmesi,onun zina yapmasına engel olmuştur.Ahlaki bir çöküntünün olduğu o dönemde Yusuf’un nefsine yönelen tahrikler ve onun tutumu şöyle anlatılmıştır,
Yusuf S.32-34» ak.”Evin hanımı eve gelen misafirlerine şöyle dedi “ işte kendisine yakınlaşmak istedim diye beni ayıpladığınız köle budur.Yemin ederim ki ben ona sahip olmak istedim o da nefsine uymayarak beni reddetti.Yine yemin ederim ki emrimi yerine getirmezse yine zindana atılacak ve orda çürüyecektir”.Yusuf “dedi ki ya Rabbim bunların beni yapmağa çağırdığı işi yapmaktansa,zindanlarda yatmak bana daha hayırlıdır.Eğer bu kadınların hilesini benden gidermezsen ben nefsime uyup onlara meyil ederim ve cahillerden olurum”.Rabbi duasını kabul etti ve o kadınların tuzaklarından kendini korudu .”buyrulmuştur.
Yusuf as. Rabbinin korumasıyla aklını kullanarak nefsani isteklerinin kurbanı olmamış ve nefse her ne kadar hoş gelse de Allahın bir haramını ihlal etmektense sene -lerce zindanda yatmayı tercih etmiştir. Fakat insanların büyük bir çoğunluğu,Allahın verdiği aklı kullanıp Allaha kul olmak yerine nefislerinin peşinden giderek nefislerine kul olmuş ve şirke düşmüşlerdir
Rum S.29.ak”Doğrusu cehalet içinde nefsinin isteklerine uyarak şirke düşenler kendilerine zulmettiler.Artık Allahın saptırdığı kimseyi kim yola getirebilir”buyrulmuştur.
Kuranı kerimde,nefsinin isteklerine uyarak kendine ve başkalarına zulmedenlerin,şirke ve küfre düşenlerin örnekleri verilmiştir.Bunlardan Belamla ilgili olarak,
Araf S.175 a.k.”Ey Resulüm o kişinin haberini oku ki önce kendini ayetlerimizle yükseltmiştik,daha sonra bunları yalanlayarak imandan çıkmıştı.Böylece şeytanın peşine takılmış ve azgınlardan olmuştu.Eğer dileseydik onu bu ayetlerimizle yükseltirdik Fakat o aşağılığı tercih etti ve nefsinin isteklerine uydu”buyrulmuştur.
Belam daha evvel kabul ettiği Rabbani gerçekleri daha sonra gururuna kapılarak bile bile inkar etmiş ve imandan çıkmıştı.Nefsinin kamçılamasıyla gurura kapılmak Allanın hükümlerinizi doğruluğunu bilmesine rağmen, Belamın inatla inkar etmesine sebep olabiliyordu.Musa as. mucizelerini gördükten sonra,firavun ve topluluğu bunlara inanmalarına rağmen inatla inkar etmişlerdir.
Neml S. 14. a.k. “Gördükleri mucizeyi kalben kabul etmelerine rağmen, nefislerine uyup büyüklenerek bunu inatla inkar ettiler”buyrulmuştur.
Musa as.kavminden olup önceden iman etmesine rağmen,daha sonra nefsinin emirlerine uyup kişisel çıkarları için kavmini buzağıya taptıran Samiri, Musa ya şu cevabı vermiştir,
Taha S.96.a.k.”İsrailoğullarını buzağıya taptıran Samiri dediki “Bu işi bana nefsim hoş gösterdi”.
Bu ayetten anlaşıldığı gibi insan topluluklarını putlara tapmaya yönelten batıl öncülerin bunu yapmalarında en önemli etken,bu işi nefislerinin kendine hoş göstermesidir. Topluma zulmeden ve sömüren tağuti yöneticiler,Allahın dininin hakimiyeti altında bunu yapamayacaklarını bildikleri için toplumu başka dinlere ve putlara yöneltirler. İslam’dan başka dinler ve baskıyla saygınlaştırdıkları putlar zalim yöneticilerin zulüm ve sömürülerine asla engel olmazlar.
Musa as.şeriatında bunu gerçekleştiremeyen Samiri,onun olmadığı bir zamanda İsrail oğullarını putlara taptırarak,hem kendisine saygınlık elde etmiş hem de kavminin Mısırdan getirdiği mücevherata el koyarak maddi çıkar elde etmiştir.Samiri gibi insanları Allahın yolundan saptırarak saygınlık ve maddi çıkar sağlamak için toplumu putlara taptırma olayı günümüzün firavunları tarafından da noksansız uygulamaktadır.
Nefislerinin kurbanı olan insanlar,başkalarına en büyük zulümleri yaparlar.Bunu Habille Kabil kıssasında görebiliriz,
Bakara S.30 ak.”Nefsi kabile kardeşini öldürmesini hoş gösterdi ve onu öldürmesini sağladı sonunda hüsrana uğrayanlardan oldu”buyrulmuştur.
Kabilin bu cinayeti işlemesine sebep,Allahın haksız yere insan öldürmeyin hükmünü hiçe sayarak, kardeşini öldürmesini kendine çekici gösteren nefsinin hükmüne tabi olmasıdır.Nefislerine uyup zulüm işleyenlerin ve nefislerinin hükmünü reddederek Allahın hükmüne tabi olanların durumları şöyle ifade edilmiştir,
Naziat 8.37-41 ak.”Artık kim azgınlık edip kafir olmuş ve dünya hayatını tercih etmişse muhakkak cehennem onun varacağı yerdir.Fakat her kimde Rabbin’den korkmuş ve kendini nefsani isteklerinden alıkoymuşsa cennet onun varacağı yerdir”.
Günümüzde bütün islami kavramlarla birlikte Müslüman kelimesinin de anlamı saptırılmıştır.Müslümanlık anadan babadan kalıtımla geçen bir din görünümü almıştır.Nufus kağıtlarında Müslüman yazdığı için kendini Müslüman zanneden bir toplumun içinde yaşıyoruz.Sokaklarda içinde Müslümanlık iddiasında bulunanların doldurduğu birahaneler, meyhaneler, gazinolar,düğün salonları görürsünüz,kenar kaldırımlarda Müslüman fahişeler, pezevenkler ve çevresinde dolaşan Müslüman zinakarlar görürsünüz,
Mahkeme salonlarını,devlet dairelerini dolaşsanız rüşvete, sahtekarlığa,yalancılığa dolandırıcılığa müptela olmuş Müslümanlar görürsünüz.Toplum içine girdiğinizde Müslüman dansözler, şarkıcılar ve müzisyenler bulursunuz.Müslüman kelimesi ne kadar alçaltılmış ve kimlerin sıfatı olmuştur, İslamiyet dünyadaki bütün ahlaksızlıkları söküp atmak için çıkmış bir hareketin ismiydi fakat günümüzde nefislerini, hevalarını, zevklerini ilah edinmiş insanların dini gibi gösterilmek istenmektedir.
Allahın hükümlerini hiçe sayarak sanki Rabbimiz bu konuda hiç hüküm indirmemiş gibi nefislerinin her istediklerini yapanlar Müslüman olabilirler mi?Bazı tuhaf fetvalara göre kişi, Allahın hükümlerini inkar etmediği sürece,farzları yerine getirmese de,haramları sürekli ihlal etse de yinede müslümandır.Bu insanları Allahın hükümlerine değil de, İslamı topluma uydurmaya çalışan uzlaşmacı ulemasının şaş-kıncana bir iddiasıdır.Medine’de münafıklar namazın farziyetini inkar etmiyorlardı, hatta öğle,ikindi,akşam,namazlarına katılıyorlardı,fakat sabah ve yatsı namazlarına gelmemeleri,Resululahın hadisiyle onların münafık olarak damgalanması için yeterli delil oluyordu.
Farzları ve haramları sürekli ihlal eden kişi her ne kadar müslümanlık iddiasında bulunsa da nefsini ilah edinmiş ve kesinlikle İslamın dışına çıkmıştır.Nefsani isteklerinin peşinde koşanlar için,
Gaşiye S.23 a.k. ‘Zevklerini kendine ilah edinenleri görüyor musun”buyrulmuştur.
Cinleri ve insanları ancak benim hükümlerime uysunlar diye yarattım buyuran ulu Allah başıboş bırakmayacağını söylediği insanın yaşantısını düzenlemek için hükümler koymuştur.İnsanların ve günümüzde Müslümanlık iddiasında bulunanların çoğunluğuda kendi nefislerinin istekleri doğrultusunda Rabbimizin hükümlerine ters düşen hûkümler koymuşlardır.Nefislerini ilah edinerek yaşantılarını Allahın hükümlerine değil de,kendi hükümlerine göre düzenlemişlerdir,bunlardan örnekler vermek gerekirse
l)-Rabbimiz namaz kılınmasını emretmiştir,nefislerini ilahlaştıranlar nefislerinin namaz kılma hükmüne tabi olmuşlardır.Resülulah”müminle küfür arasındaki engel namazdır,mümin namazı terk ederse küfre girer”buyurmuştur.
2)-Allah zinayı haram kılmıştır,nefislerini ilahlaştıranlar zina ederek bunu kendilerine helal etmişlerdir.Resülüllah”mümin imanlıyken zina etmez”buyurmuştur.
3)-Allah faizi haram kılmıştır.Nefislerini ilahlaştıranlar bu kendilerine hoş göründüğü için faize para yatırarak,faizi helal etmişlerdir.
Bakara S.279 ak.”Faiz alıp verenler Allah ve resulüne harb açmıştır”buyrulmuştur
4)-Allah Müslüman kadına tesettürsüz dolaşmayı haram etmiştir, kadınsa toplumca beğenilmek nefsine hoş geldiği için,ilahlaştırdığı nefsinin emirleri doğrultusunda açık dolaşmayı kendine helal etmiş,serbest bırakmıştır.
5)-Allah içki içmeyi haram kılmıştır,nesini ilahlaştıranlar içki içerek bunu kendilerine helal etmişlerdir.Resülulah ” Kişi içki içerken imanlı olduğu halde içki içmez” buyurmuş tur.
6)-Allah her mümine cihad etmeyi farz kılmıştır»namaz, oruç gibi yükümlülükleri yerine getiren bazı insanlar cihad etmek nefislerine zor geldiği için sanki cihad etmekle mükellef değilmiş gibi sürekli cihad ibadetini terk ederek, ilahlaştırdıkları nefislerinin “cihad etme” hükmüne tabi olmuşlardır.”Cihaddan geri kalanlar için,Rabbimiz
Tevbe S.84 ak.”Onlardan ölen birinin asla cenaze namazını kılma,mezarı başında durma.Çünkü onlar Allah ve resulüne karşı küfre saptılar ve fasıklar olarak öldüler” buyrulmuştur.Resülullah”dört şey vardır ki bunlardan biri noksan olursa diğer üçünün o kişiye hiç bir faydası olmayacaktır,bunlarda namaz,oruç, hac, cihad’dır” buyurmuştur.
Bir mümin yaşantısını düzenleme hakkını benim ilahım sadece Allahtır diyerek, Allaha vermiştir.Yukarda görüldüğü gibi Allahın haram ve helallerine ters düşecek haram ve helaller,serbestiler getirip insanın nefsinin bu hükümlerine tabi olması küfürdür.insanın yaşantısının bir kısmını Allahın hükümlerine göre düzenleyip, bir kısmını nefsinin hükümlerine göre düzenlemesi, nefsinin hükümlerini,Allahın hükümlerine ortak koşmasıdır.Bu aynı zamanda şirktir.”La ilahe illeallah “diyen, insanın yaşantısını düzenlemesi konusunda, ne kendi gibi insan olan bâtıl bir ilahı nede insanın kendi nefsini ortak olarak tanımaz.Müşrikler ve Müslümanlık iddiasında bulunmasına rağmen farzların bir kısmını veya tamamını yerine getirmeyen haramları az veya çok sınır tanımadan ihlal edenler için,
Furkan S. 43-44 a.k.”Şimdi gördün mü o nefsi arzularını ilah edineni artık onu sen mi yola getireceksin.Yoksa onların çoğu hakkı işitiyor ve hakkı anlıyor mu sanıyorsun onlar ancak hayvanlar gibidirler,hatta daha sapıktırlar”buyrulmuştur.
İnsanda hataya düşme ve günah işleme eğilimi vardır.Mümin günah işleyebilir,fakat sonra pişman olarak tevbe eder.fakat müminlik iddiasında bulunan bir insan Allahın hükümlerine umursamazca,nefsinin hükümlerine tabi oluyorsa nefsini ilah edinmiş ve küfre düşmüştür.Mümin ancak hata sonucu günah işler aynı günahı ve günahları işlemeyi süreklilik durumuna getirmez, profesyonel günahkar olamaz.
Nisa S. 18 a.k.” Allahın üzerine aldığı tövbe,ancak cehalet nedeniyle günah işleyenlerin sonra hemencecik tövbe edenlerinkidir.İşte Allah böyleler inin tövbelerini kabul eder.Yoksa günahları sürekli işleyip ölüm yaklaştığı zaman”Ben şimdi gerçekten tevbe ettim”diyenlerin ve kafirlerin tövbesini kabul etmez” buyrulmuştur.
Tebliğci cahilliye toplumunun fertlerini,batıl ilah olan yöneticileri ve hükümlerini reddetmeye ikna ettikten sonra, ikinci etapta insanları nefislerini ilah edinmemeye davet etmelidir.”La ilaha illallah” tebliğinde bulunduğumuz kişiye”nefislerini ilah edineni görmüyor musun”ayetinin anlamını anlatarak namaz,oruç,cihad gibi konularda nefislerine değil de Allahın hükümlerine tabi olması ve bu şekilde nefsini Allaha ortak koşmaktan vazgeçmesi gerektiği anlatılmalıdır.
ÖZETİ:
Nefis terbiyesinin Beyin Ameliyatı gibi hassas ve zordur. Terbiye için;
1-Kitap okumak
2-Boş işlerden uzak durmak
3-Nefsin hoşuna giden şeylerden uzak kalmak
4-Salihlerle beraber olmak
5-Tefekkür
6-Zikir ile meşgul olmak
7-Öfkelenmemek
8-İbadet etmek
9-Ben dememek ve “Ben bilmez” virdi çekmek
10-Kimseye veya kimseyi benzetmeye veya benzemekten vazgeçmek lazımdır.
Nefis terbiyesinin Beyin Ameliyatı gibi hassas ve zordur. Terbiye için;
1-Kitap okumak
2-Boş işlerden uzak durmak
3-Nefsin hoşuna giden şeylerden uzak kalmak
4-Salihlerle beraber olmak
5-Tefekkür
6-Zikir ile meşgul olmak
7-Öfkelenmemek
8-İbadet etmek
9-Ben dememek ve “Ben bilmez” virdi çekmek
10-Kimseye veya kimseyi benzetmeye veya benzemekten vazgeçmek lazımdır.