Menü Kapat

ÇOCUK VE CAMİ 01.07.2014

Siz ezan okunurken ezanla dalga geçen çocuk görseniz, ne yaparsınız?!..

Sizi siz bilirsiniz ama, bizim önderimiz Hz. Peygamber şöyle davranıyordu:

Vakıa’yı Ebû Mahzûra’nın kendi ağzından dinleyelim; Beyhakî’nin es-Sünenü’l-Kübrâ’da kaydettiği bir rivayette Ebû Mahzûra şöyle anlatır:

“Biz on kişilik bir gruptuk. Huneyn yolunda (Ci’irrâne’de) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a katıldık. Hz. Peygamber’in müezzini namaz için ezan okudu. Biz, müezzinle alay etmek gayesiyle söylediklerini tekrar etmeye başladık. Resûlullah, sesimizi işitmişti, bizi yanına çağırdı.

“Kulağıma gelen ses hanginizin?” diye sordu. Arkadaşlarım beni işaret ettiler. Bunun üzerine onlara gitmelerini söyledi. Bana da dönüp:

“Haydi, ezanı oku bana!” dedi. Ben boşa dikilmiştim, hiçbir şey bilmiyordum. (Öylesine mahçup oldum ki) o anda, nazarımda dünyanın en menfur insanı Resûlullah oluverdi. Bana emrettiğinden daha iğrenç bir şey de bilmiyordum.

(Gözlerimi öne eğip sustum). Bunun üzerine ezanın muhtevasını ve okunuş tarzını kelime kelime, cümle cümle tekrar ederek öğretti. Öğrenme işi tamamlanınca bana bir çıkın verdi, içinde para vardı. Sonra elini alnıma koydu, yüzümü, göğsümü ve saçımı okşadı.

“Bârekallah!” dedi. Ben cesarete geldim ve:

“Ey Allah’ın Resûlü, emret Mekke’de müezzin olayım!” dedim.

“Haydi ol! izin verdim” dedi. O anda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a karşı içimden geçirmiş olduğum bütün kötü düşünceler kayboldu ve sevgiye dönüştü.”

Üsdü’l-Gâbe’nin rivayeti Ebû Mahzûra’nın o gün müslüman olduğunu tasrih eder. Der ki: “Resûlullah onu, ezanı alay ederken işitmişti, sesi hoşuna gitti, yanına getirilmesini emretti. Ebû Mahzûra o gün Müslüman oldu. Huneyn’den dönünce Mekke’de ezan okumasını emretti. Bilahare bu işe aralıksız devam etti.”

Ebû Mahzûra (r.a.)’nın müezzin olarak kazanılması ve ezanın Muhammedî okunuş tarzına üstad kılınması, Resûlullah’ın insanları kazanmada takip ettiği ibretli sünneti anlama yönüyle mühim bir hadisedir.

Ebû Mahzûra (r.a.) saçlarını ömür boyu kesmez. Saçları çok uzadığı için, bakımı da zor oluyordu. Çokça uzayan saçlarını kesmesi konusunda tavsiyede bulunanlara da öfkelenerek “o saçları kim okşadı bilmiyor musunuz?” diyerek, Peygamber Efendimiz’e (s.a.s) olan muhabbetini dile getirir.( Kütübü Sitte–8.cilt, 350. sahife)

Budistler, çocuklarına dinlerini sevdirmek için; çocuklarının istediği bir oyuncağı veya yiyecek-giyeceği alıp Budist rahibine veriyorlar. Baba çocuğuna dondurma veya çikolata vaadi ile ayine götürüyor. Ayinden sonra, çocuğunu Budist rahibinin yanına götürüyor. Budist rahibi okşuyor ve öperek babasının getirdiği hediyeyi ona veriyor. Çocuk rahibin şahsında Budistliği seviyor. Hediyeyi açınca şok oluyor. Çünkü istediği ve babasının almadığı kırmızı araba olduğunu görüyor. Sevinci bir kat daha artıyor.

Peki, ya biz! Camiye gelen çocukları kovuyoruz, kızıyoruz. Veya dövüyoruz. Bir cemaatim;

-“Ben bu camiye bir daha gelmem.” dedi. Niyeymiş? Çünkü Yaşar hoca çocuklara kızmamıza bile müsaade etmiyormuş. Ne yazık ki;

-“Çocukların olduğu camiye gitmem” diyecek kadar ileri gidenler var. Cem Karacanın yaşadıklarını bilmeyen yoktur.Benzer vakıalar gün geçmiyor ki bir camide olmasın!..

 

Hz. Zübeyir anlatıyor:

“Bir gün gözümle gördüm Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan geldi, sırtına bindi çocuk kendiliğinden ininceye kadar Peygamber Efendimiz de onu indirmedi. Peygamber efendimiz namazda iken bacaklarını açar, Hasan da bir taraftan girer, öbür taraftan çıkardı”

Hz. Peygamber bir cuma günü hutbe okurken, çok sevdiği ve daha yaşları küçük olan iki torunu Hasan ve Hüseyin mescide gelirler. Hem de düşe kalka. Peygamberimizin yanına gelmeye çalışan torunlarından biri düşer. Hemen Hz. Peygamber konuşmasına ara verip torunlarını kaldırmak için onların bulunduğu tarafa doğru yönelir. Sahabeler yerden kaldırıp çocukları kucaklayıp Hz. Peygamber’e verirler. İki torununu da kucağına alan Allah’ın son elçisi, tekrar minbere çıkar ve çocukları kucağına alarak hutbesine kaldığı yerden devam eder. Hutbenin sonuna kadar da onları kucağından indirmez. Bu binlerce Müslüman’a çok açık bir uyarı, bir ders, bir örnek davranıştır.

Bizler çocukları camilerimize kazanmak için projeler üretmeliyiz. Mesela ben camiyi, bayramlarda ve kandillerde balon, çikolata veya kitap gibi hediyelerle cazip hale getirmeye çalışıyorum.Bunu da Peygamberimizin sahabelerinden Hz. Dihye b. Halife el-Kelbi (r.a)’dan örnek aldım. Cebrail (a.s) insan suretinde vahiy getirdiği zaman çoğu kez Hz. Dihye’nin suretinde gelirmiş. Bir gün yine Hz. Dihye’nin kılığında gelmiş. Peygamberimizle görüşüyordu ki, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin içeri girdiler. Peygamberimizin kucağına oturdular. Peygamberimiz sevdi, öptü ve okşadı. Bir de baktılar ki Hz. Dihye orada, hemen koştular bu sefer Hz. Dihye’nin kucağına oturdular. Düşünebiliyor musunuz? Peygamberimizin kucağından kalkıyorlar. Niye? Peygamberimizin kucağından kaldırıp, Hz. Dihye’nin kucağına oturtan etken ne idi? Çünkü Hz. Dihye çocukları hem sever, hem de hediyeler verirdi. Nitekim Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Hz. Dihye’nin kucağında bekleştiler.Fakat Hz. Dihye zannettikleri Hz. Cebrail (a.s)’dan hediye gelmeyince, ellerini Hz. Dihye’nin koynuna sokuverdiler.Peygamberimiz, mahcubiyeti ile torunlarının kendisini Hz. Dihye zannettiklerini ve Hz. Dihye’nin çocuklara hediye verdiği için, kendisinden hediye beklediğini söyledi.Nitekim de  Hz. Cebrail (a.s) Cennetten Hz. Hasan’a sarı üzüm. Hz. Hüseyin’e kırmızı nar verdi.

Bu örnekleri arttırabiliriz. Ben bazen tahammülsüz olan cemaatime bu örnekleri vererek; eğer Peygamberimiz sağ olsaydı, siz Peygamberimizi kınardınız, hatta camisine gelmezdiniz deyince, hâşâ! hocam diyerek kızarıyorlar. Ama yine de, bildikleri yanlıştan çoğu dönmüyorlar.

Cem Karaca’nın sağlığında anlattığı anısı kendi ağzından şöyle aktarıldı: ‘Yedi yaşlarında camiye gittim. Dizimde ağrı olduğu için bir ayağımı uzatmıştım. Birden yaşlı bir adamın ayağıyla ayağıma vurmasıyla irkildim. Sonra haşin bir ifadeyle ‘utanmıyor musun, Allah’ın evinde ayağını uzatmış oturuyorsun, kalk’ gibi sözlerine muhatap oldum. Kalktım ve ancak yetmiş sene sonra camiye dönebildim.’ 70 yaşına kadar ateist bir hayat yaşamasına sebeb olan (H)acı nasıl hesap verebilir?!

Bugünlerde Camilerimiz Yaz Kuran Kursu dolayısı ile çocuklarımızla cıvıl cıvıl olamaya başladı.Lütfen geleceğimiz olan çocuklarımızı Camiden soğutmayalım!

Hayırlı Ramazanlar!..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir