İKİ CENNET SAHİBİ SAHABİ! وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِۚ
“Azgınlık yapan ve dünya hayatını âhirete tercih eden kişi; Cehennem işte onun için tek barınaktır. Rabbinin huzurunda (hesap vermekten) korkan ve nefsine kötü arzuları yasaklayana gelince, onun barınağı da şüphe yok ki cennetin ta kendisidir.”( Naziât Suresi – 37-41)
Korkuların İlacı: Allah Korkusu Faziletlerin KaynağıDIR!
Allah korkusu güzel bir şeydir. Her türlü güzel meziyyet ve faziletlerin kaynağıdır. Onun için büyük şair Merhum Mehmed Akif Ersoy şöyle der:
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır
Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havf-ı Yezdâ’nın
Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne vicdanın.
“Rabbinin makamından korkma” yı ifade eden bu âyetin mânâsı iki şekilde anlaşılabilir. Birincisi: Rabbin makamından, O’nun her şey üzerindeki hâkimiyet ve kayyûmiyetini ifade eden kıyamından, yâni her şey gibi insanları da sürekli koruyup gözeten ve onları kontrol altında tutan Allah’ın bu rubûbiyet makamından korkma… İkincisi: Kıyamet günü hesap vermek için Allah’ın huzuruna çıkmaktan korkma. Bu her iki duruma göre âyetin anlamı şöyle olur: “İnsan ve cinlerden kim ki, kendilerini yaratan, gözeten ve her türlü fiilerini kaydeden, iyi kötü yaptıkları her işlerini görüp kontrol eden Rabbinin makamından korkup, kıyamet günü hesap için onun huzuruna çıkmaktan çekinir de ona göre bir hayat çizgisini tâkip ederse, şüphesiz onun için iki Cennet vardır.”
İbn Ebi Hâtim ve Ebu’ş-Şeyh’in rivayetine göre: Hz. Ebubekir (ra) kıyamet, mizan, cennet, cehennem, meleklerin dizilmeleri, göklerin katlanışı, dağların serpilip dağılışı, güneşin dürülmesi ve yıldızların parçalanışı hakkında -hissettiği sıkıntıdan dolayı- şöyle demişti: “Keşke ben, şu yeşilliklerden bir yeşillik olsaydım, hayvanlar gelip beni yeselerdi ve ben (bir insan olarak) yaratılmamış olsaydım.” Bunun üzerine, “Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.” âyeti nazil oldu.
Allah Korkusu: Sözlük anlamı itibariyle korku, insanın hoşlanmadığı bir durumun, başına geleceğini düşünüp tedirgin olmak demektir. Fakat Allah korkusu, sadece kalbî bir tedirginlikten ibaret olmayıp, aynı zamanda Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde hareket etmek demektir.
Rivayete göre Hz. Ömer (ra), Ubeyy b. Kâ’b’den takvanın ne demek olduğunu sormuş; Ubeyy de: “Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü?” diye karşı bir soru yöneltmiştir. Hz. Ömer (ra): “Evet.” deyince de”Peki bu durumda ne yaptın?” diyerek diğer bir soru yöneltmiştir. Hz. Ömer (ra): “Eteklerimi sıvadım ve adımlarımı çekine çekine ve dikkatlice attım.” dediğinde Hz. Ubeyy: “İşte takva budur.” diyerek konuyu açıklığa kavuşturmuştur. İbn Mu’tez de bundan esinlenerek takvayı bir manzumesinde şöyle açıklamıştır:
“Günâhın küçüğünden de büyüğünden de sakın, işte takva budur.
Dikenli bir yerde yürüyen kimsenin gösterdiği çekingenliği ve titizliği göster.
Sakın ha! Küçük günâhları küçük görmeyesin!
Zira koca dağlar, küçük çakıllardan meydana gelmiştir.”
Korku çeşitlidir: Allah’ın azabından korkmak; O’nun gazabından korkmak, O’nun makamından korkmak; O’nun gücenmesinden KORKMAK, O’nu -tâbir yerinde ise- incitmekten korkmak gibi…
Hz. Ömer (r.a.) zamanında sürekli mescide devam eden dindar bir genç vardı. Hz. Ömer (r.a.), onun bu hâlini çok severdi. Gencin yaşlı bir de babası vardı. Genç yatsı namazını kılar kılmaz, babasının yanına dönerdi. Eve dönüş yolu üzerinde de bir kadın vardı. Kadın, gence tutulmuş ve gönlünü ona kaptırmıştı.
Sürekli gencin yoluna dikilirdi…
Bir gece, genç yine evine dönerken onu baştan çıkarmaya çalıştı. Genç de kadının peşine takıldı. Tam kadının evinin kapısına geldiği ve içeriye adımını atacağı sırada Allâh (c.c.)’u hatırladı ve dilinden şu âyet dökülmeye başladı: “Allâh’a karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir hayal ilişince, hemen düşünüp kendilerini toparlar, basiretlerine tam sahip olurlar.” (A’râf s. 201)
Delikanlı, bu âyeti okuya okuya yere yığıldı. Kadın, yardım etmesi için bir cariyesini çağırdı ve onu evinin kapısına kadar götürdüler. Oraya oturttular ve babasına haber vermek için kapıyı çaldılar. Baba, oğlunu o vaziyette görünce komşularını çağırdı; yardım ettiler ve eve aldılar. Uzun süre geçtikten sonra, genç kendine geldi. Babası, “Oğlum neyin var, ne oldu sana?” dedi. Genç: “Bir şeyim yok baba.” dedi. Babası, ısrar edince anlattı başına gelenleri. Babası, “Hangi âyeti okumuştun?” dedi. Genç, yukarıda zikri geçen âyeti okudu; ama yine kendinden geçti. Baktılar ki, bu kez vefât etmiş. Yıkadılar ve geceleyin götürüp kabristana defnettiler.
Sabah olduğunda, olay Hz. Ömer (r.a.)’e intikâl etmişti. Hz. Ömer (r.a.), gencin babasına geldi ve taziyelerini bildirdikten sonra, “Bana neden haber vermediniz?” diye sordu. Dediler ki, “Ey Müminlerin Emîri! Vakit geceydi, sizi rahatsız etmek istemedik.” Hz. Ömer (r.a.), “Bizi onun kabrine götürün.” dedi. Hz. Ömer (r.a.) beraberindekilerle kabre vardı ve şöyle seslendi: “Ey filân”, “Râbbinin huzuruna çıkmaktan endişe duyan Mü’min’e iki cennet var.” (Rahmân s. 46) dedi. Kabrin içindeki genç, ona cevap verdi: “Ey Ömer! Râbbim bana senin bahsettiğin cenneti iki kere verdi.”
Kıyamet Gününde Arş’ın Gölgesinde Gölgelenecek 7 Sınıf İnsan!
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teâlâ, 7 sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
1-Âdil devlet başkanı,
2-Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
3-Kalbi mescidlere sevgi ile bağlı müslüman,
4-Birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah için olan iki insan,
5-Güzel ve mevki sahibi bir kadının gayr-i meşru davetine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
6-Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
7-Tenhâda Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.” (Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2)
BEN BU AMELERİM İLE
GİREMEM O CENNETİNE RABBİM BİZİ DE AFFEYLE KOY BİZİ DE CENNETİNE
CENNETİNE CENNETİNE KOY BİZİ DE CENNETİNE RABBİM BİZİ DE AFFEYLE KOY BİZİ DE CENNETİNE
ÇOK KORKUYORUM ÖLÜMDEN ÖLÜM DEĞİL AMELİMDEN KORKUM AZRAİL’DEN DEĞİL CEHENEM’İN ATEŞİNDEN
|
GÜNDÜZ HAYALİYLE COŞAR
GECE UYKULARIM KAÇAR BU KALP YALNIZ SEN’LE ATAR KOY BİZİ DE CENNETİNE
NASİP ET CENNET BİLİNCİ PEYGAMBERİMDİR BİR İNCİ OLMAM KARDEŞİME KİNCİ KOY BİZİ DE CENNETİNE
Cennetler gönüller itminan için Cehennem nankörden intikam için Bu dünya fanidir, imtihan için Zorluklara göğüs, germeye geldim Bu dünya fanidir, imtihan için Hak edip rızana, ermeye geldim…
|