Menü Kapat

HZ. LOKMAN HEKİMİN OĞLUNA ÖĞÜTLERİ

  1. Lokman Hekimin Oğluna Öğütleri

Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütler esasında tüm insanlığa verilmiştir. Bu kapsamda dikkat çeken öğütler ve açıklamalarını aşağıda bulabilirsiniz. (LOKMAN SURESİ – 12/19. AYETLER)

  1. LOKMAN KİMDİR?

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ

“And olsun ki, Lokman’a, Allah’a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeğe layık olandır.”(LOKMAN-12)

Lokman hakkında klasik tefsirlerde senedi ve dayanağı olmayan birçok rivayetlere yer verilmiştir. Ayrıca bu zat Salih, bilgili, hikmet sahibi bir kimse midir, yoksa tebliğ ve irşatla görevli bir peygamber midir? Bu hususta farklı görüşler ortaya konmuştur. Her iki husus ta ihtimal dâhilinde bulunmakla beraber; Salih, bilgin bir mü’min-i muvahhit olduğu ağırlık kazanmıştır.

Kamusül A’lam’da şu bilginin verildiğini görmekteyiz: “Hikmetle ün yapan bir zat olup, Kur’an-ı Kerim’de anılmakla, peygamberliğini iddia edenler olmuşsa da Hekim-i Rabbani ve Muvahhit (Allah’ın varlığını ve birliğini tasdik eden) olup peygamber olmaması ihtimali daha kuvvetlidir.” Arap geleneğinde cahiliyye devri insanları bu zata Lukmânü’l-Muammer diyorlardı

İmam Cafer-i Sadık’a (a.s) Hz. Lokman’ı, sahip olduğu hikmeti ve buna nasıl ulaştığı sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Vallahi Lokman’a, makam, mal, aşiret, bedeni güç ve güzellikten dolayı hikmet verilmemiştir. O Allah’ın emrinde güçlü davranan, Allah’tan iyice sakınan, suskun ve sakin, derin düşünceli, uzun uzun düşünen, keskin görüşlü, ibretlerden müstağni birisiydi. Gündüzleri asla uyumazdı. Kendini örtme ve korumada gösterdiği titizlikten dolayı kimse onu hacet giderirken veya guslederken görmemiştir. Günah korkusuyla hiçbir şeyden dolayı gülmemiştir; asla öfkelenmemiştir; kimseyle şakalaşmamıştır; eline geçen dünyalık şeylerden dolayı sevinmemiş, elinden çıkan dünyalıklar için de üzülmemiştir…

Birbiriyle kavga eden veya sürtüşen iki kişiyi gördüğünde mutlaka müdahale edip aralarını düzeltir ve aralarında dostluk oluşturmadan vazgeçmezdi. Birisinden güzel bir söz duyduğunda onun açıklamasını ve kimden aldığını mutlaka sorardı. Fakihler ve hikmet sahibi insanlarla çok oturup kalkardı…

Nefsine galip geleceği ve heva ve hevesleriyle mücadele edeceği şeyleri öğrenir ve ibret alırdı. Onlar vasıtasıyla şeytandan kendini korurdu. Kalbini tefekkürle ve nefsini ibretlerle tedavi ederdi. Ancak kendisini ilgilendiren şeylerle uğraşırdı. İşte bunlardan dolayı kendisine hikmet verilmiş ve korunma altına alınmıştı…”  Resulullah’tan (s.a.a) ve İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) nakledilen iki hadiste, Hz. Lokman’ın Allah tarafından hikmet ve hilafetten birisini seçme konusunda serbest bırakıldığı, Hz. Lokman’ın ise hikmeti seçtiği, hilafetin-hâkimiyetin Hz. Davud’a verildiği nakledilmiştir. (El-Mizan, c.16, s.221,223)

Habeşli köle bir ana-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. MÖ.1200 yıllarında, Şam şehri yakınlarında doğduğu söylenir. Doğumundan sonra, çobanlık yaptığı bilinmektedir. 17 yaşına geldiğinde, çobanlık yaparken kırlardan topladığı çiçekler ve otlarla yaptığı iksirlerle, yöredeki hastaları iyileştirir. Ancak, bu durum, yörede yaşayan ve insanların yaşamlarını sömüren büyücü ve falcılar tarafından hoş karşılanmaz. Büyücü ve falcılar, köle Lokman hekim ve annesini, sahibinden satın alarak azat ederler ve bölgeden uzaklaşmasını isterler. Bunun üzerine, Lokman, bütün çevreyi dolaşır.

Çıktığında: Anadolu’ya döner. Efes, Bergama, Alaşehir ve Tarsus yörelerini dolaşır. Hatta: Yunanistan’da Atina, Epidos, İstanköy gibi bölgelere gittiği söylenir.

Lokman’ın Davud peygambere çağdaş olduğu rivayetler arasında yer almaktadır. Köle olduğu söylenirse de bunu belgeye dayalı ortaya koymak mümkün değildir. Arap olduğu sanılmaktadır. İbni İshak’a göre: Lokman El-Hakim soy itibarıyla İbrahim (AS)’a kadar ulaşır.

Bir rivayete göre Davud Lokman’a bir koyun kesmesini ve kendisine en iyi yerinden iki parça et getirmesini söyler. Lokman koyunun yüreğini ve dilini getirir. Başka bir gün Davud kendisine koyunun en kötü yerinden iki parça et getirmesini söyler. Lokman yine yüreğini ve dilini getirir. Davud neden böyle yaptığını sorunca Lokman şöyle cevap verir: “İyilik için kullanıldığında yürekten ve dilden daha iyi bir şey yoktur. Kötülük için kullanıldığında da yürekten ve dilden daha kötü bir şey yoktur.”

Mukatil’in yaptığı rivayete göre ise: Lokman, Eyyüb (AS)’ın teyzesinin oğlu olarak gösterilmektedir.

Oğlu; 14 yaşında iken, bölge halkının etkisinde kalarak, dinden uzaklaşır ve bunun üzerine, Lokman tarafından, oğluna nasihatlar başlığında anlatılan öğütler verilir. 348 yaşına geldiğinde, oğlu ve hanımı ölür. Bu sırada, Kudüs şehrinde vezirlik yapan Lokman hekimden, Süleyman Peygamber tarafından, hastalıklar ve çarelerini içeren bir kitap yazması istenir. Lokman hekim, bu kitabı yazar ve kendisine verir. Ancak, daha sonra, kitap, Danyal Peygamberin eline geçer. Filistin yöresinin işgal edilmesi üzerine, kitap, Babil şehrine gider. Büyük İskender, Babil şehrini ele geçirince, bu ünlü kitap da, İskenderin hocası Aristo tarafından bulunur.

Duyduğu ses “ölümsüzlüğün çaresinin kendisinde” bulunduğunu söylemektedir.

Bunun üzerine, Lokman, gördüğü bitkinin ismini ve özelliklerini, notlarının arasına yazar. Ancak, bu sırada, ölümsüzlüğün insan ve hayvanlar için doğru olmadığı bilindiğinden, Cebrail, insan kılığına girerek, yeryüzüne gelir.

Cebrail ve Lokman: Misis köprüsünde karşılaşırlar. Misis köprüsü, günümüzde, Ceyhan ilçesinin Yakapınar mevkiinde; Cebrail, Lokman’a elinde, notlarının bulunduğu kitaba bakmak istediğini söyler ve kitabı alarak, coşkuyla akan Ceyhan nehrine atar. Bunun üzerine, Lokman, tüm sırlarının ve hastalık çarelerinin ve en son olarak ölümsüzlüğün yazılı bulunduğu kitabını almak üzere, Ceyhan nehrine atlar. Ancak, kitabı ve notlarını bulamaz.

Maddeler Halinde Hz. Lokman’ın Öğütleri Nelerdir?

Lokman Hakîm’den şöyle bir söz nakledilir:

Mal o değildir ki; el için toplayasın, başkasına mîras bırakasın ve hesabını sen veresin!”

Rasûlullah Efendimiz en faydalı mîrâsı şöyle tarif buyurur:

“Hiçbir baba; çocuğuna, güzel ahlâktan daha hayırlı bir mîras bırakmamıştır.” (Tirmizî,1952)

  1. Allah’a ortak koşma!

وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ َلا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ 

Allah’a ortak koşmak, O’na karşı gelmek demektir. Kur’an-ı Kerim’deki Lokman Suresi’nin 13. ayetine istinaden bu tavsiye yapmıştır. Söz konusu ayette Yüce Allah “Hani Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür” demiştir.

  1. Konuşman esnasında üslubuna dikkat et!

Hz. Lokman’ın konuşma üslubu ile ilgili yaptığı birçok tavsiye vardır. Kendisi oğluna her zaman “oğulcuğum” ya da “yavrucuğum” şeklinde ifade etmiştir. Bu üslubu ile muhatabına verdiği değeri de ifade etmiştir.

  1. Annene ve babana iyi davran!

Lokman Suresi’nin 14. Ayetinde anne babaya iyi davranılması ile ilgili de ayet vardır. Söz konusu ayette: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır” şeklinde bir ifade yer alır.

Ayette özellikle annenin yaşadığı zorluklara dikkat çekilmiştir. Bu kapsamda insanın anne ve babasına teşekkür etmesi gerektiği emredilmiştir. Ayrıca, anne babanın Allah’a ortak koşması için çocuklarına emir vermesi halinde çocukların anne-babaya itaat etmemesi gerektiği belirtilmiştir.

  1. Ne Allah’ın kudretini ne de kendi yaptıklarını küçük görme!

Hz. Lokman, oğluna verdiği bu öğüdün devamında, “Yavrucuğum! Yapılan iş bir hardal tanesi kadar dahi olsa Allah onu çıkarır ve olması gereken yere ulaştırır” ifadesi yer alır.

  1. Oğul! Namazını dosdoğru kıl! İyiliği emret, kötülükten men et ve sabır göster!

Bu öğütte Hz. Lokman, yine Lokman Suresi’nin 17. ayetine atıfta bulunmuştur. Bu ayette mealen “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir” ifadesi yer alır.

  1. İnsanlardan yüz çevirme, böbürlenme, kibirlenme ve övünme!

Bu nasihatte de Lokman Suresi’nin 18. ayetine atıfta bulunulmuştur. İnsanlardan ne övgü beklenmeli ne de kendini övmeli. Allah ne kibirli olanları ne de sürekli övünenleri sever.

  1. Tabii ol ve sesini düşür!

Burada da Lokman Suresi’nin 19. Ayetine atıfta bulunulmuştur. Söz konusu ayette “yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir” ifadesi yer alır. Söz söylerken de mümkün olduğu kadar sakin bir ton ile konuşulmalıdır. Aksi durumda insanın çirkin ve tiksindirici olacağına yönelik değerlendirme yapılmıştır.

Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle buyurur:

“Müşrikler, seslerinin yüksekliği ile övünürlerdi. Yüce Allâh onlara: «Eğer sesin yüksekliği hayırlı birşey olsaydı, bununla eşeği onlardan üstün kılardım!» diye cevap buyurdu.”

Konuşurken bazı hususlara dikkat etmek sünnettir. Zira bu konuda da bize örnek olan, yol gösteren vardır; O da âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed (SAV) Efendimizdir. O bakımdan O (SAV)’in bu hususla ilgili sünnetini şöyle açıklayabiliriz:

A-) Bağırarak konuşmaktan kaçınmak.

B-) Kime, nasıl hitap edileceğini bilmek.

C-) Kelime ve cümleler arasında anlaşılmayacak kadar alçak sesle hitap etmemek.

D-) Rahatsız edecek kadar yüksek sesle konuşmamak, bu ikisi arasında bir yol izlemek.

E-) Muhatabın anlamasını zorlaştıracak yabancı kelime ve girift cümleler kullanmamak.

ÖZEL NASİHAT!

1-Oğul! Hayatında şu 3 şeyden asla taviz verme.

  • En güzel yemekleri ye.
  • En konforlu yatakta uyu.
  • En lüks evde otur.

Lokman Hekim’in oğlu da bu öğüt üzerine “peki babacığım biz çok fakiriz bunları nasıl gerçekleştireceğiz” dedi. Lokman Hekim de cevaben oğluna şu cevabı vermiştir.

  • Sadece acıktığın zaman yemek yersen en güzel yemeği yemiş olursun.
  • Çok çalışırsan yorgun olarak uyursun. Doğal olarak en konforlu yatakta yatmış olursun.
  • İnsanlara iyi muamele ettiğinde onların kalbinde yer etmiş olursun. Bu sayede en lüks evde oturmuş olacaksın.

2-Dünya deniz gibidir. Çok insan bu denizin içinde boğulur. Eğer gemin takva, vaziyetin tevekkül ve yükün iman olursa kurtulursun. Bu öğüdü ile de Lokman Hekim, imanlı yaşamanın önemine vurgu yapmıştır.

3-Ebû Ümâme -radıyallâhu anh-’ın rivâyetine göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Lokmân oğluna dedi ki:

«Âlimlerin meclislerinde bulun! Hakîmlerin sözlerini dinle! Çünkü Allâh, yağdırdığı bol yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi ölü kalbi de hikmet nûruyla diriltir.»” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 125)

4-Lokmân Hakîm, bir nasihatinde de şöyle demiştir:

“Pek çok enbiyâ -aleyhimüsselâm-’a hizmet ettim. Kelâmlarından sekiz sözü hulâsa olarak seçtim. Eğer dikkatli olur da, bu sekiz hasletle amel edersen, kurtuluşa erersin:

1.Namazda iken kalbini,

2.İnsanların arasında iken dilini,

3.Sofrada elini,

4.Başkasının evinde iken de gözünü muhâfaza et.

Diğer dört hasletin de ikisi dâimâ hatırlanması, ikisini ise unutulması îcâb eden şeylerdendir:

Her ahvâlde hatırlayacağın iki husustan birincisi, Allâh Teâlâ’dır ki, O’nu çokça zikret! İkincisi ise, ölümdür ki, onu da hiç unutma!

Unutacağın iki şeyden biri, başkasına yapmış olduğun iyiliklerdir ki, hemen unut! Bir de, başkalarının sana yapmış olduğu kötülükleri unut!..

LOKMÂN HEKİM’İN YÜZÜĞÜNDEKİ SÖZ

Rivâyete göre Lokmân Hekim’in yüzük taşında:

“Gördüğünü gizlemen, şüphe ettiğini açıklamandan daha güzeldir!” yazılı idi.

Lokman aleyhisselam şöyle dua ederdi;

“Allahım! Arkadaşlarımı, seni anarken bana yardım etmeyen, seni unuttuğumda bana hatırlatmayan, emrettiğimde bana itaat etmeyen, sustuğumda ise beni üzen gafil kişilerden kılma!.” (Abdullah İbni Mübarek, Kitabu’z Zühd Ve’r-Rekaik, 355)

Hekimlerin Piri Hz. Lokman “Tıbbın Babası” bir PEYGAMBER OLDUĞU konusunda işaretler bulunan HAZRETİ LOKMAN’DIR. Tıp Biliminin amblemi bilindiği üzere yılandır. Bu amblemin Hz. Lokman (A.S)’dan geldiği rivayet edilmektedir.

Bir gün Lokman oğlunu alaraktan yanına

Şefkatle, muhabbetle şöyle buyurmuş O’na

 

“Oğlucağızım sakın Allah’a hiç şirk koşma

Şirk elbette en büyük zulümdür insanlara

 

Oğulcağızım bil ki hardal tanesi kadar

İyilik ve kötülük er-geç önüne çıkar

 

Kaya içinde veya göklerde yahut yerin

İçinde saklansan da Allah önüne senin

 

Çıkarır hesabını görürsün onun mutlak

Çünkü Allah lâtiftir bir şüphen olmasın bak

 

O’nun ilmi en gizli şeylere kadir, nafiz

Ve Habir’dir her şeyden haberdardır şüphesiz

 

Oğulcağızım benim, dost doğru kıl namazı

İyiliği emret ve zulme hiç olma razı

 

Kötü yolda olanı vazgeçirmeğe çalış

Hoş gör bu konularda azar görsen de alış

 

Emri bil maruf ile nehyi anil münkerde

Bulun çünkü bu farzdır bil bunu katiyetle

 

Kibirlenip yüzünü çevirme insanlardan

Yeryüzünde yürüme şımarık olanlardan

 

Zirâ ki Allah kibir taslayan kişileri

Sevmez övünenlerle, kendini beğeneni

 

Yürüyüşünde gerek mütevazi mutedil

Ol, sesini alçak tut, sesin en çirkini bil

 

Muhakkak eşeklerin anırışıdır belli”

Bu öğütleri herkes çocuğuna vermeli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAZRET-İ LOKMAN’IN İBRETLİ SÖZLERİ

Sorulmuş ki Lokman’a “Hikmeti Rabbin sana

Niçin vermiş ve nasıl nail oldun sen buna?”

 

Buyurmuş ki “Doğru söz söylemekle eriştim

Emaneti vaktinde ehline eda ettim

 

Lüzumsuz olan şeyi terk ederek ömrümde

Böylece mazhar oldum Rabbimin hikmetine”

 

Denilir ki Lokman’a, Efendisi “Kesilen

Bir koyunun en leziz iki uzvundan hemen

 

Yemek pişir ve getir bakayım” diye sınar

Hazret-i Lokman dahi dil ve yüreği yapar

 

Bir gün yine Lokman’ın efendisi bir koyun

Kestirir der “En kötü iki uzvunu bunun

 

Yemek yap da getir” der, sınavın devamı bu

Lokman yine pişirir dil ve yürek uzvunu

 

Efendisi sorunca bu işin hikmetini

Lokman şöyle açıklar bilin ki sebebini:

 

“Bu iki uzuv eğer gerçekten iyi ise

Gayetle iyi olur sahipleri her kimse

 

Yüreği ile dili kötü olan kimsenin

Hali, her kötü şeyden daha kötüdür bilin”

 

Yine bir nasihati sırasında oğluna

“Tövbeyi tehir etme” der ki “aldanıp O’na

 

“Ölüm denen ansızın gelebilir ey oğlum

Bir haberci göndermez, uyarmak için ölüm

 

Kalbin günahkâr iken Allah’tan kork, kendini

İkram göresin diye gösterme hem muttaki

 

Pişmanlık duyan olmaz sükutundan dolayı

Söz gümüşse sükutun altın olmalı payı

 

Âlim kişileri bul, meclislerine katıl

Hikmetli sözler söyler elbette ehli akıl

 

Ölü kalbi diriltir ALLAH, hikmet nuruyla

Nasıl ki diriltmede, yeri yağmur suyuyla

 

Sekiz şeye dikkatli olmak lâzım herkese

Dört zamanda, dört şeyi korumak gerek bize

 

İki şey var hatırdan asla çıkarmayasın

İki şey var onları dahi unutmayasın

 

Korunacak dört şeyin biri namaz kılarken

Gönlünü korumandır bütün vesveselerden

 

İkincisi bil oğlum insanlar arasında

Dilini korumandır, büyük yarar var bunda

 

Yiyip içtiğin zaman boğazını da koru

Sakın haram lokmayla doldurmayasın onu

 

Başkasının evine girdiğinde gözünü

Koru gözetme sakın eğri tutma gönlünü

 

Hatırdan çıkmaması gerek olan iki şey

Allah’ın büyüklüğü ve ölümdür yavrum hey

 

Yaptığın iyiliği, gördüğün kötülüğü

Unutabilsen budur hasletin üstünlüğü”

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir